Hakikatin taşıyıcısı olmaktan vazgeçmeyeceğiz.
- haftamızı Gözaltında Kayıplar Haftası içinde gerçekleştiriyoruz.
İfade ve toplanma özgürlüğünü kullanmanın, hakikat hakkını gündeme getirmenin, adalet talep etmenin ve dayanışmanın suç ile eş değer görüldüğü günlerdeyiz. Adaletin sağlanmasına yönelik hak arama özgürlüğünün uygulanabilir olmaktan çıktığı koşullardayız. Yasaların kayıp yakınlarını susturmak ve insan hakları savunucularının çalışmalarını engellemek için kullanıldığı hukuka uzak günlerdeyiz.
Cumartesi Anneleri’nin yaşadığı hukuksuzluklar, engellenen toplanma özgürlükleri, yönetenler tarafından suçlu ilan edilmeleri hiç şüphe yok ki; mevcut baskı politikalarının bir parçası olarak gündeme geliyor.
Kolluk güçleri tarafından gözaltına alınıp bir daha geri dönemeyen sevdiklerimize ne olduğunu sorduğumuz için suçlanıyoruz. Kolluk güçleri tarafından gözaltına alındıktan sonra varlığı inkar edilen, işkence izleriyle dolu bedenleri kimsesizler mezarlıklarına gömülen, ormanlara, uçurumlara atılan sevdiklerimizin faillerinden hesap sorulsun dediğimiz için suçlanıyoruz.
Türkiye’de bilinçli ve sistemli bir devlet politikası olarak uygulanan cezasızlığa karşı “Suçun cezalandırılmaması suçu normalleştirir, faili cesaretlendirir. Bu yüzden cezasız bırakılan suç geri döner.” diyerek itiraz ettiğimiz için suçlanıyoruz.
Delillere, tanıklara, AİHM mahkumiyetlerine, suçu ve suçluyu kayıt altına alan TBMM raporlarına rağmen kayıp dosyaları neden cezasız bırakılıyor? Sorusunu gündemde tuttuğumuz için suçlanıyoruz.
Yaşadığımız topraklarda yüzlerce insan gözaltında kaybedildiği halde nasıl oluyor da hiç kimse bu suçlar nedeniyle cezalandırılmıyor?” diye sorduğumuz için suçlanıyoruz.
Özetle devletin hikmetini sual ettiğimiz için; “devletin işleyişi evrensel hukuka göre belirlenmeli, denetlenmeli ve şeffaf olmalıdır.” diye haykırdığımız için suçlanıyoruz.
İnsanlık onurunun korunduğu, şiddetten uzak, demokratik ve adil bir Türkiye talebimizde ısrar ettiğimiz için suçlanıyoruz.
Devleti yönetenler bizi suçluyor ama esas suçlu, onlar! Tüm başvurularımızı karşılıksız bırakanlar, gözaltında kaybetmelerin üstünü örtenler, failleri ve suçun arkasındaki güçleri ortaya çıkartmayanlar, adaletin sağlanmasına yönelik hak arama özgürlüğümüzü engeleyenler, hukuku, anayasayı yok sayanlar, asıl suçlu onlar…
Kayıp davaların her zaman “politik” olduğunu, karar mercilerinin yargıçlarla sınırlı kalmadığını biliyoruz. Türkiye’de demokratik, adil ve eşitlikçi bir yapısal dönüşüm gerçekleşmeden bu durumun devam edeceğinin de farkındayız.
Bu dönüşümün başlayabilmesi için önce yakın ve uzak tarihte yaşanan başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere her türden insan hakları ihlalleri ile yüzleşmek, cezasızlığı sonlandırmak ve sorumluların yargı önünde hesap vermesini sağlamak gerekiyor.
Koşullar ne kadar ağır olursa olsun, umutsuzluğa kapılmadan bunun için mücadele etmeyi sürdüreceğiz. İnkarın ve siyasal şiddetin binbir halinin yaşandığı bu coğrafyada hakikatin taşıyıcısı olmaya; inkarın, unutuşun ve cezasızlığın duvarında gedikler açmaya devam edeceğiz.
Kayıplarımız için adalet istemekten, devletin evrensel hukuk normları içinde hareket etmek zorunda olduğunu hatırlatmaktan, 196 haftadır bize yasaklanan kayıplarımızla buluşma mekânımız Galatasaray’dan vazgeçmeyeceğiz.
Cumartesi Anneleri
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon
#CumartesiAnneleri895Hafta
Hakikatin taşıyıcısı olmaktan vazgeçmeyeceğiz diyerek kamuoyu karşısındayız. https://t.co/oCihBH3i7D— Cumartesi Anneleri (@CmrtesiAnneleri) May 21, 2022
Haber ve görseller : Yüksel Uygun