Cumartesi anneleri 938. Hafta Basın bildirisi ; Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten vazgeçin.

161

Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten vazgeçin.
Geçtiğimiz günlerde topluma faili belli cinayetler ve zorla kaybetmelerle özdeşleşmiş JİTEM
üzerinden verilen mesajdan sonra şimdi de adı 90’lı yıllardaki vahşet uygulamalarıyla anılan
Hizbullah üzerinden mesaj veriliyor.
Zira adı Hizbullahla anılan HÜDA PAR yetkilileri, geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı
Erdoğan ve AK Parti’nin daveti ile Cumhur İttifakı’nı desteklemek üzere görüşmelere
başladıklarını açıkladı.
Kamuoyunun da bildiği gibi; Hizbullah’ın terör örgütü kapsamına alınması sonrasında aynı
çevre 2003 yılında Mustazaflar Derneği’ni kurdu. Dernek, Diyarbakır 2. Asliye Ceza
Mahkemesi tarafından “Hizbullah terör örgütünün amacı doğrultusunda faaliyetlerde
bulunduğu” gerekçesiyle kapatılınca Hür Dava Partisi yani HÜDA PAR adı altında partileşti.
Hizbullah’ın askeri kanat sorumlusu Cemal Tutar mahkemede yaptığı savunmasında,
işledikleri cinayetleri Allah’ın yardımıyla yaptıklarını, faaliyetleri ile asker ve polisin sevgisini
kazandıklarını söylemişti. Peki asker ve polisin sevgisini kazanmalarını sağlayan bu
faaliyetler nelerdi?
Ahlaksız olarak damgaladıkları pantolon veya kısa etek giyinen kadınların yüzüne kezzap
atmak. Kürt siyasetçileri, imamları, gazetecileri, emniyet mensuplarını herkesin gözü önünde
sokak ortasında öldürmek. Politik ya da inançsal aidiyetleri nedeniyle köylüleri, kendilerine
tabi olmayı reddeden İslamî yapıların önderlerini kaçırdıktan sonra en vahşi yöntemlerle
öldürüp bedenlerini yok etmek. Domuz bağı gibi vahşette sınır tanımayan işkence
yöntemlerini kullanmak.
Susurluk sonrası artık işlevini tamamlamış olduğu düşünülen Hizbullah’ın tasfiyesi gündeme
geldi. 2000 yılında yapılan polis operasyonları ile işledikleri suçlar gözler önüne serildi. Tanık
oldukları karşısında dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan “Ne filmlerde ne kitaplarda
böyle bir vahşeti gördük, duyduk” dedi.
Kayıp yakınlarının Galatasaray’da, Diyarbakır Koşuyolu’nda, Batman Gülistan Caddesi’nde
fotoğraflarını taşıdığı çok sayıda insan Hizbullah tarafından, güvenlik güçlerinin göz
yumması, yol vermesi sonucunda zorla kaçırılarak kaybedildiler.
Bu yüzden Hizbullah bizim için zorla kaybetmeler demek. Yeraltı sorgu evleri, sorgu köyleri
demek. Domuz bağı gibi vahşi yöntemlerle yapılan işkence demek. Kendisi gibi olmayana
ölüm demek. Kısacası kan demek, vahşet demek.
938. haftamızda iktidara sesleniyoruz: Yapmayın, seçim hesaplarınız için 90’ların vahşet
simgelerini yeniden dolaşıma sokarak yaralarımızı, travmalarımızı tetiklemeyin…
Tüm toplumsal yaralarımızın sarılması için, demokrasiye, insan haklarına, eşitliğe,
özgürlüğe, huzur ve refaha ihtiyacımız var. Zerresine hasret kaldığımız adalete ihtiyacımız
var. Hukukun üstünlüğüne dayanan bir ülkeye ihtiyacımız var. Özgür ve adil bir seçim
sürecine ihtiyacımız var. Artık yeter! Geçmişin karanlığı ile topluma gözdağı vermekten
vazgeçin.

Biz özgür, eşit ve adil bir ülke talebiyle mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Evlatlarımızı
kaybedenleri ve kaybedenleri sahiplenenleri unutmayacağız.

Cumartesi Anneleri
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi
Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon

 

 

Haber, Görseller ; Yüksel Uygun